1. Значение (синоним): Dilenci kılıklı, üstü başı perişan kimse
Dilenci kılıklı, üstü başı perişan kimse
2. Значение (синоним): Gezgin derviş
Gezgin derviş
3. Значение (синоним): Davul, zurna çalmayı meslek edinmiş (kimse)
Davul, zurna çalmayı meslek edinmiş (kimse)
1. Значение (синоним): Safeviler devrinde İran'da yaşayan Türk oymaklarından biri
Safeviler devrinde İran'da yaşayan Türk oymaklarından biri
2. Значение (синоним): Anadolu'da yaşayan oymaklardan bazısı
Anadolu'da yaşayan oymaklardan bazısı
3. Значение (синоним): Tasavvufta manevi üst bir rütbe
Tasavvufta manevi üst bir rütbe
Ar. abdāl (ابدال) “bedeller, karşılıklar”.Arapça bedel (بدل) “bedel, karşılık” sözcüğünün çoğuludur. Türkçede "münzevi veya gezgin derviş, tarikat ehli" anlamlarında kullanılır. Karahanlı, Harezm-Kıpçak ve Eski Anadolu Türkçesi dönemlerinde sözcüğün ilk ünlüsü belli değildir; /e-/ veya /a-/ okumaları keyfidir. Türkçedeki ilk abdal biçimi, “kaçık, akılsız” anlamıyla Filippo Argenti, Regola del Parlare Turcho'da (1533) tanıklanır (Adamović 2009: 126). Anlam değişmesi de ilk olarak Argenti’nin kayıtlarında görülür. Meninski’de ebdâl, abdâl (ابدال) ve abdâl (ابطال) biçimleri ve “eremita, monachus; etiam vagabundus (münzevi; keşiş; berduş, derbeder)” anlamlarıyla kayıtlıdır. Meninski, sözcüğün /ط/lı varyantını da kaydeder; ama Latin harfli yazı çevrimi yine /d/lidir (1689: 19-20, 27). Kâmûs-ı Türkî’de ebdâl ابدال ve aptal آبدال (abdal) biçimleri madde başıdır; eserdeki آبدال imlası Yavuzarslan yayınında aptal biçimiyle yazılmıştır. Şemseddin Sâmi, sözcüğe “ahmak ve safderun; bir şeye akıl yormaz kalender meşrep ve derviş adam” anlamlarını vermiştir. 1928’de yayımlanan İmlâ Lûgati’nde de, aptal آبدال biçimiyle kayıtlıdır. krş. aptal.bedel kıldı ebdāl neŋin hem malın / bakıp kodtı zāhid bu dünya ulın (Yûsuf Has Hâcib, Kutadgu Bilig, 1069).ve ol konuk dahı tevbe eyledi ikisi dahı dünyāyı terk eylediler abdāllardan oldılar (Ferîdüddîn Attâr, Tezkeretü’l-Evliyâ, 1340-41).eftār vaktı boldı erse eftār kılmak üçün ta’ām çıkardı takı ol abdāl aydı (Nehcü'l-Ferâdis, 15. yy.).hattā niçesiniŋ sakalları ve bıyıklarına ve kulakları deliklerine kehle üşüp saçları ve sakalları ve bıyıkların mıkrās ile kırkup çār darb bir mutarraş cavallākı̇̄ abdāl kıyāfet edüp niçe hastaları bu vech üzre kehleden halās ederdim (Evliyâ Çelebi Seyahatnâmesi, 17. yy.).
Ar. abdāl (ابدال) “bedeller, karşılıklar”.
Arapça bedel (بدل) “bedel, karşılık” sözcüğünün çoğuludur. Türkçede "münzevi veya gezgin derviş, tarikat ehli" anlamlarında kullanılır. Karahanlı, Harezm-Kıpçak ve Eski Anadolu Türkçesi dönemlerinde sözcüğün ilk ünlüsü belli değildir; /e-/ veya /a-/ okumaları keyfidir. Türkçedeki ilk abdal biçimi, “kaçık, akılsız” anlamıyla Filippo Argenti, Regola del Parlare Turcho'da (1533) tanıklanır (Adamović 2009: 126). Anlam değişmesi de ilk olarak Argenti’nin kayıtlarında görülür. Meninski’de ebdâl, abdâl (ابدال) ve abdâl (ابطال) biçimleri ve “eremita, monachus; etiam vagabundus (münzevi; keşiş; berduş, derbeder)” anlamlarıyla kayıtlıdır. Meninski, sözcüğün /ط/lı varyantını da kaydeder; ama Latin harfli yazı çevrimi yine /d/lidir (1689: 19-20, 27). Kâmûs-ı Türkî’de ebdâl ابدال ve aptal آبدال (abdal) biçimleri madde başıdır; eserdeki آبدال imlası Yavuzarslan yayınında aptal biçimiyle yazılmıştır. Şemseddin Sâmi, sözcüğe “ahmak ve safderun; bir şeye akıl yormaz kalender meşrep ve derviş adam” anlamlarını vermiştir. 1928’de yayımlanan İmlâ Lûgati’nde de, aptal آبدال biçimiyle kayıtlıdır. krş. aptal.
bedel kıldı ebdāl neŋin hem malın / bakıp kodtı zāhid bu dünya ulın (Yûsuf Has Hâcib, Kutadgu Bilig, 1069).
ve ol konuk dahı tevbe eyledi ikisi dahı dünyāyı terk eylediler abdāllardan oldılar (Ferîdüddîn Attâr, Tezkeretü’l-Evliyâ, 1340-41).
eftār vaktı boldı erse eftār kılmak üçün ta’ām çıkardı takı ol abdāl aydı (Nehcü'l-Ferâdis, 15. yy.).
hattā niçesiniŋ sakalları ve bıyıklarına ve kulakları deliklerine kehle üşüp saçları ve sakalları ve bıyıkların mıkrās ile kırkup çār darb bir mutarraş cavallākı̇̄ abdāl kıyāfet edüp niçe hastaları bu vech üzre kehleden halās ederdim (Evliyâ Çelebi Seyahatnâmesi, 17. yy.).