ne demek?

Göze ve kulağa hoş gelen, hayranlık uyandıran, çirkin karşıtı

Telaffuzu

:

Tipi / Türü;

sıfat

Kullanımı;

"Yalının en güzel odası bizimdi.""Güzel kız. Güzel çiçek."

Hecelenişi / Hecelemesi;

gü-zel


İyi, hoş; mis (I)

Kullanımı;

"Güzel şey canım, milletvekili olmak!"

Beklenene uygun düşen ve başarı düşüncesi uyandıran

Kullanımı;

"Buradan ayrılman için sana güzel bir fırsat sunuyorum."

Soyluluk ve ahlaki üstünlük düşüncesi uyandıran

Kullanımı;

"Turgut rolünün etkisinden henüz kendini kurtaramamış, Selim’in kollarında yatıyor, bu sırada güzel bir hareket oldu…"

Görgü kurallarına uygun olan

Sakin, hoş (hava)

Kullanımı;

"Evet sadece ikimiz... Üstelik ne güzel bir yaz akşamı..."

Okşayıcı, aldatıcı, kandırıcı

Kullanımı;

"Sultan, bu misafirlere iltifat etti, hilatler giydirerek güzel vaatlerde bulundu."

Pek iyi, doğru

Kullanımı;

"Dili önemsemen güzel ama dil öğrenme işini biraz hafife alman lazım."

Hoş görünüşlü kız veya kadın

Tipi / Türü;

isim

Kullanımı;

"Güzeller deniz kenarına geldikleri zaman âşıklar da kale burçlarına ve bedenlerine dolarlar."

► güzellik kraliçesi

Tipi / Türü;

isim

Kullanımı;

"Türkiye güzeli Keriman Halis, Belçika’daki yarışmada dünya güzeli seçildi."

Hoşa giden, beğenilen, iyi, doğru bir biçimde

Tipi / Türü;

zarf

Kullanımı;

"Arabayı koştururken boyunlarındaki ziller güzel şıngırdıyordu atların."

Adamakıllı, şiddetli bir biçimde

Tipi / Türü;

zarf

Kullanımı;

"Karıkoca bu kuzu yüzünden güzel bir kavga ettiler."