ne demek?

görmek, seçmek, ayrımsamak

Kullanımı;

"Boğaz'ın sisle kaplı olduğunu ancak ön güvertede bir yer bulup oturunca fark etmişti."

Hecelenişi / Hecelemesi;

fark et-mek

anlamak, sezmek

Kullanımı;

"Öç almanın fırsatını yakalamış gibi konuştuğunu fark etti."

değişmek, başkalaşmak

ayırt etmek

Kullanımı;

"Konuşma kesilmiyor, şimdi yabancı sesleri daha iyi fark etmekteyim."
fark etmek
Yükleniyor..