meaning in Turkish

1. means (synonym):

Ağzın alabileceği miktarda

class / type;

adverb Metaphor

Sample sentence;

"Bir boşalmaya, ağız dolusu boşalmaya, soyundan başlayarak boşalmaya isteğim var ki boşalamazsam patlayacağım."

Syllables;

ağız-dolusu

2. means (synonym):

Birçok, birbiri ardınca olan

class / type;

adjective

Sample sentence;

"Kaptan ağız dolusu küfür savuruyordu."

3. means (synonym):

Birbiri ardınca gelen, çok fazla

class / type;

adjective

Sample sentence;

"Necati'yi okuyup sevenler, beğenenler ağız dolusu sitayiş ve beğenmeyenler ağız dolusu istihkar etsinler."