1. means (synonym): ► mercek
► mercek
2. means (synonym): ► kovucuk
► kovucuk
Ar. ‘adese (عدسه) “büyüteç; mercek”.Ar. ‘ades (عدس) "mercimek" sözcüğünün ism-i müennesi. Kök biçim ‘ades “mercimek” 13.; müennes biçim ‘adese a.a., 17. yüzyıldan itibaren tanıklanır: keşkāb ki arpadan ve mukaşşer ‘adesden bişüreler "Arpa çorbası ki arpa ve kabuğu soyulmuş mercimekle pişirirler." (Celâlüddin Hızır, Müntahab-ı Şifâ, 14. yy.=Önler 2019: 182). Meninski lugatinde (1688) “ ‘adeset (عدسة): lenticulae granum (mercimek tanesi)" olarak kayıtlıdır. Sonraki yüzyıllarda ‘ades ve ‘adese, hem “mercimek” hem de “büyüteç” için kullanılır: “ ‘ades (عدس): et beni; mercimek çorbalığı; mercimek resminde şeyler; dürbün camı; gözün billuru” (LOsm); “ ‘adese (عدسه): mercimek tanesi; mercimek tanesi gibi ortası kalın ve kenarları ince cam ki gözlük ve dürbün vesâirede kullanılır.” (KamTü). Krş. İng. lens “mercek”, İng. lentil "mercimek" < Lat. lenticula “mercimek; mercimek biçiminde olan”. Dil devrimi döneminde Ar. ‘adese ve Fr. lentille karşılığında, İlk ve Orta öğretim Matematik Terimleri'nde (1937) listelenen mercek sözcüğü de Far. mercimek'ten (مرجمك) üretilmiş olmalıdır.“Kovucuk” anlamı, 20. yüzyılda Batı dillerinden (İng. lenticel, Fr. lenticelle, Alm. Lentizelle “mercek; kovucuk”) kopyalanır.Kabrin üstünde kuşların su içmeleri için oyulmuş havuzcukta son yağmurdan biriken su, baş ucumuzdaki serviyi, yeşil kametiyle bir fotograf-ı adese gibi derununa celbetmiş öyle duruyordu (Hüseyin Rahmi, Cadı, 1912).Lisanı terkip eden kelimeler birtakım “idrak adeseleri”dir (Ömer Seyfettin, Hars, Medeniyet, Tededdün, 16.04.1915).Kaldı ki bu muhtevayı aktif olarak, sadece fotoğraf adesesi gibi değil, bu muhteva üzerinde müessir olarak en uygun çerçevesinde şekilleyecek üslubun ne kadar çok taraflı olması lazım... (Nazım Hikmet, Kemal Tahir’e Mapusaneden Mektuplar, 11.1.1941).
Ar. ‘adese (عدسه) “büyüteç; mercek”.
Ar. ‘ades (عدس) "mercimek" sözcüğünün ism-i müennesi. Kök biçim ‘ades “mercimek” 13.; müennes biçim ‘adese a.a., 17. yüzyıldan itibaren tanıklanır: keşkāb ki arpadan ve mukaşşer ‘adesden bişüreler "Arpa çorbası ki arpa ve kabuğu soyulmuş mercimekle pişirirler." (Celâlüddin Hızır, Müntahab-ı Şifâ, 14. yy.=Önler 2019: 182). Meninski lugatinde (1688) “ ‘adeset (عدسة): lenticulae granum (mercimek tanesi)" olarak kayıtlıdır. Sonraki yüzyıllarda ‘ades ve ‘adese, hem “mercimek” hem de “büyüteç” için kullanılır: “ ‘ades (عدس): et beni; mercimek çorbalığı; mercimek resminde şeyler; dürbün camı; gözün billuru” (LOsm); “ ‘adese (عدسه): mercimek tanesi; mercimek tanesi gibi ortası kalın ve kenarları ince cam ki gözlük ve dürbün vesâirede kullanılır.” (KamTü). Krş. İng. lens “mercek”, İng. lentil "mercimek" < Lat. lenticula “mercimek; mercimek biçiminde olan”. Dil devrimi döneminde Ar. ‘adese ve Fr. lentille karşılığında, İlk ve Orta öğretim Matematik Terimleri'nde (1937) listelenen mercek sözcüğü de Far. mercimek'ten (مرجمك) üretilmiş olmalıdır.
“Kovucuk” anlamı, 20. yüzyılda Batı dillerinden (İng. lenticel, Fr. lenticelle, Alm. Lentizelle “mercek; kovucuk”) kopyalanır.
Kabrin üstünde kuşların su içmeleri için oyulmuş havuzcukta son yağmurdan biriken su, baş ucumuzdaki serviyi, yeşil kametiyle bir fotograf-ı adese gibi derununa celbetmiş öyle duruyordu (Hüseyin Rahmi, Cadı, 1912).
Lisanı terkip eden kelimeler birtakım “idrak adeseleri”dir (Ömer Seyfettin, Hars, Medeniyet, Tededdün, 16.04.1915).
Kaldı ki bu muhtevayı aktif olarak, sadece fotoğraf adesesi gibi değil, bu muhteva üzerinde müessir olarak en uygun çerçevesinde şekilleyecek üslubun ne kadar çok taraflı olması lazım... (Nazım Hikmet, Kemal Tahir’e Mapusaneden Mektuplar, 11.1.1941).