1. means (synonym): Adanılan şey; nezir
Adanılan şey; nezir
T. āt “ad” + T. addan eylem yapım eki +a- + T. eylemden ad yapım eki -k. bk. ada-, ata-.Türkçede 14. yüzyıldan itibaren tanıklanır. El İdrak Haşiyesi’nde (1335) adak biçimi ve “adak, nezir” anlamıyla, Dede Korkut Kitabı’nda (15. yy.) adaklu / adaḫlu “sözlü; nişanlı” türeviyle geçer: ozan eydür ḫān beyregüŋ adaḫlusın alır; adaḫlusına aparuŋ görsin (Özçelik, 2016: 49a/1; 52a/13).Ata- “ad vermek” eyleminin “söz vermek, vâdetmek” anlamından Farsça nāmzed kerden (< nām “ad” + zed “vurma”) etkisiyle “evlilik sözü almak, sözlemek, nişanlamak” anlamı ortaya çıkar. Bu eylemden Eski Anadolu Türkçesinde adak (> adaḫ), Karahanlıcada atag türer. Atag, Kutadgu Bilig’de (1069) “mahlas, lakap”, Abuşka Lugati’nde “adak, nezir” anlamlarıyla kayıtlıdır. Abuşka Lugati’nde ataglıg “adanmış, yavuklu”, Şeyh Süleyman Efendi Lugati’nde atagla- “nezr etmek, adamak, nişanlamak” ve ataglanmak “nezr edilmek, adanmak, nişanlanmak” türevleri, Çağataycada atag sözcüğünün “evlilik vaadi, nişan” anlamında kullanıldığını gösterir.Meninski sözlüğünde (1680) “adak (اداق): nezr (votum, voto); Kâmûs-ı Türkî’de (1900) “adak (آ داق) [adamaktan] mukaddes bir şahıs veya makama ahdolunan şey, nezir” olarak kayıtlıdır. Osmanlıcadaki tanımlar, Eski Anadolu Türkçesindeki “evlilik vaadi, nişan” anlamının yazı dilinde unutulduğunu; DS’deki adaklı /adahlı “nişanlı kız” ise Anadolu ağızlarında korunduğunu gösterir.bed tāliʿi şol deŋlü fakı̇̄r eyledi anı / her kimse aŋa virmelü olmuşdur adagı (Zâtî Dîvânı, 16. yy.).anda cemʿ olup kurbānlar ve adaklar getürüp şenlik şād-mānlık iderler (Hacı Bektâş-ı Velî, Velâyetnâme, 17. yy.).Yalnız Bulgurlu’da değil, bütün etraf köylerde herkes bu çobanı tanır, yeni yetişen gençler ise bunu görmek için bazen geçeceği yolda bekler, hastalarına dua ettirmek için kulübesine giderler, köylü kadınlar arzularının husulü için kendisine “adak” adarlardı (Sâmi Paşazâde Sezâi, O Büyük Siyah Gözler, 1896). Rakı ile, mezelerle türbeye adak vermeye gitmek... (Hüseyin Rahmi, Kesik Baş-Zabıta Romanı, 1921).
T. āt “ad” + T. addan eylem yapım eki +a- + T. eylemden ad yapım eki -k. bk. ada-, ata-.
Türkçede 14. yüzyıldan itibaren tanıklanır. El İdrak Haşiyesi’nde (1335) adak biçimi ve “adak, nezir” anlamıyla, Dede Korkut Kitabı’nda (15. yy.) adaklu / adaḫlu “sözlü; nişanlı” türeviyle geçer: ozan eydür ḫān beyregüŋ adaḫlusın alır; adaḫlusına aparuŋ görsin (Özçelik, 2016: 49a/1; 52a/13).
Ata- “ad vermek” eyleminin “söz vermek, vâdetmek” anlamından Farsça nāmzed kerden (< nām “ad” + zed “vurma”) etkisiyle “evlilik sözü almak, sözlemek, nişanlamak” anlamı ortaya çıkar. Bu eylemden Eski Anadolu Türkçesinde adak (> adaḫ), Karahanlıcada atag türer. Atag, Kutadgu Bilig’de (1069) “mahlas, lakap”, Abuşka Lugati’nde “adak, nezir” anlamlarıyla kayıtlıdır. Abuşka Lugati’nde ataglıg “adanmış, yavuklu”, Şeyh Süleyman Efendi Lugati’nde atagla- “nezr etmek, adamak, nişanlamak” ve ataglanmak “nezr edilmek, adanmak, nişanlanmak” türevleri, Çağataycada atag sözcüğünün “evlilik vaadi, nişan” anlamında kullanıldığını gösterir.
Meninski sözlüğünde (1680) “adak (اداق): nezr (votum, voto); Kâmûs-ı Türkî’de (1900) “adak (آ داق) [adamaktan] mukaddes bir şahıs veya makama ahdolunan şey, nezir” olarak kayıtlıdır. Osmanlıcadaki tanımlar, Eski Anadolu Türkçesindeki “evlilik vaadi, nişan” anlamının yazı dilinde unutulduğunu; DS’deki adaklı /adahlı “nişanlı kız” ise Anadolu ağızlarında korunduğunu gösterir.
bed tāliʿi şol deŋlü fakı̇̄r eyledi anı / her kimse aŋa virmelü olmuşdur adagı (Zâtî Dîvânı, 16. yy.).
anda cemʿ olup kurbānlar ve adaklar getürüp şenlik şād-mānlık iderler (Hacı Bektâş-ı Velî, Velâyetnâme, 17. yy.).
Yalnız Bulgurlu’da değil, bütün etraf köylerde herkes bu çobanı tanır, yeni yetişen gençler ise bunu görmek için bazen geçeceği yolda bekler, hastalarına dua ettirmek için kulübesine giderler, köylü kadınlar arzularının husulü için kendisine “adak” adarlardı (Sâmi Paşazâde Sezâi, O Büyük Siyah Gözler, 1896).
Rakı ile, mezelerle türbeye adak vermeye gitmek... (Hüseyin Rahmi, Kesik Baş-Zabıta Romanı, 1921).